HÜSRANI KAZANIM DİYE SUNMAK, BÜYÜK BİR MAHARET OLMALI!

Toplu sözleşme sürecinde ortaya konulan tablo tam bir fiyaskodur. Hüsranı “kazanım” diye paylaşmak, olsa olsa Diyanet-Sen yönetimi gibi koltuklarını korumaktan başka derdi olmayan sendikacıların mahareti olabilir.
Kazanım diye sundukları listede hafızlık öğreticilerinin ayyuka çıkmış mağduriyetleri hakkında tek satır yoktur.
Yaz kurslarında gün ve saat olarak fazla çalıştırılan, resmi tatillerde izin hakları ellerinden alınan, düşük ek ders ücretiyle ezilen hafızlık hocalarına yine çözüm üretilmemiştir.
Taşrada denetimin bel kemiği olan Murakıplar tamamen yok sayılmıştır. Denetim yönetimin ayrılmaz parçası değil miydi? Neden bu murakıplar listede hiç yer bulamadı?
Birinci dereceye düşen GİH ve benzeri Diyanet çalışanlarının 3600 ek göstergeden yararlanacağı sözünüze ne oldu? Defalarca dile getirdiniz, yine sözünüzü tutmadınız. Zulüm aynen devam ediyor.
“Şunu artırdık, bunu artırdık” diyorsunuz ama hangi oranla? Rakam telaffuz edemiyorsunuz. Sadaka kutusuna bozuk para atar gibi bir yaklaşımı “kıymetli kazanım” diye yutturmaya çalışıyorsunuz. Listenin yarısı “ek ödeme oranını artırdık” cümleleriyle şişirilmiş. Yıllardır yürürlükte olan maddeleri yeniden kazanım diye sunmak, Diyanet çalışanlarını ve üyeleri aldatmaktır.
Cami görevlileri için hiçbir somut kazanım yoktur. Başkanlığın sahadaki gerçek gücü olan imamlar ve müezzinler toplu sözleşmede yok sayılmıştır. Vekil imam ve müezzin-kayyımlar hâlâ sefalet ücretiyle çalıştırılmaktadır.
Vaizlerin özlük ve mali hakları için verilen sözler yine tutulmamıştır.
Veri Hazırlama Kontrol İşletmenleri unutulmuştur.
Öğretmenler 10 yıl görev yapanı sınavsız uzman yaparken, Diyanet çalışanları 5–6 yılda bir açılan sınırlı kontenjanlı sınavlarla oyalanmaktadır. Uzmanlık ve başimamlık unvanları zorlaştırılmış, personelin önüne duvar gibi şartlar konmuştur.
Bu adaletsizliği düzeltmek için tek bir madde yazılmamıştır.
Bütün bunlara rağmen hâlâ Diyanet-Sen’de ısrar eden Diyanet çalışanlarına soruyoruz: Bu vebalin hesabını nasıl vereceksiniz? Her toplu sözleşmede aynı mağlubiyet, aynı aldatma, aynı boş listeyle karşılaşan bir sendikada kalmaya devam etmek, diğer personelin mağduriyetine ortak olmak değil midir?
Kıymetli Diyanet çalışanları; artık görülüyor ki “yetki var ama etki yok.” Diyanet-Sen’in etkisizliği, koltuk sevdası ve algı oyunları sizin hakkınızı gasp ediyor. Çözüm basittir: Bu sendikadan istifa edin. Haklarınızı savunmayan, sizi yok sayan bir sendikada üyeliğinizi sürdürmek en büyük hatadır.
Diyanet çalışanları bu zincirleri kırmalı ve gerçekten temsil edildiği yere yönelmelidir. En güçlü tepki istifadır. Çünkü bu başarısızlığı sürdürmelerine güç veren şey, hâlâ bu sendikada üye kalmaya devam edenlerin sessiz onayıdır.
Diyanet Birlik Sen sizleri en güzel şekilde temsil edecek sendikadır.
Unutulmasın: Kazanım, afişlerle değil; hakkın gerçekten teslimiyle olur.
Kenan Ak
Diyanet Birlik Sen
Genel Başkanı